19. Yüzyıl Avrupalı Aklın Sekülerleşmesi
Açıklama
İman, büyücüler, şeytan ve mucizeler tarafından doğrulanan dinsel gerçekleri, tarihsel olarak yargılamaya çalışmıyoruz. Rahiplerin, ermişlerin, papazların ya da ayinlerin halkla ne kadar barışık olduğunu tahmin etmeye de uğraşmıyoruz. Sadece kiliseye katılım ya da bağışta bulunanların sayısında bir azalma olup olmadığını ve bunun da insanların düşüncelerinde bir gelişmeye yol açıp açmadıklarını, Tanrıya inanmayı reddeden insanların sayısındaki artışın, insanların dine bakış açılarında önemli bir değişiklik yapıp yapmadıklarını, toplum için din kavramının artışının, din ve ahlak arasındaki ipleri koparıp koparmadığını soruyoruz. Bu derin konular hakkında sorular soran birisi de asırlar arasında kaybolabilir ve eğilimler, yürüyüşler, gelişmeler içinde boğulabilir. Ben bunu uzay ve zamanla sınırlıyorum. Dikkatinizi modern Avrupa'ya çekiyorum. Yüzyılın sonunda Friedrich Engels, İngiltere'nin saygıdeğer orta sınıfının din hakkındaki yargılarını aptalca buluyordu. Bu yaklaşımını, İngilizler dar kafalılıklarına son verene kadar sürdürdü. Sonuçta İngiltere de diğer uluslarla etkileşim içine girdi. Salata yağının keşfinin, din konusunda kıtalar arasındaki şüpheciliği hızla arttırdığını yazmıştır. Ruh ve madde arasındaki ilişkiye yeni bir bakış getiren Marksist öğreti, Batı Avrupa'ya özgürlüğün yollarını açmıştı. Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından yani 1859'da Türklerin Kökeni'nin yayınlanmasından, 1880'lere kadar, Fransa, Almanya ve İngiltere'de kiliseye gitme konusunda yapılan istatistikleri incelemek gerekmektedir.
Kitap Ayrıntıları
Stok Kodu
:
9789758618865
Boyut
:
135-215
Sayfa Sayısı
:
292
Basım Yeri
:
İstanbul
Baskı
:
1
Basım Tarihi
:
2004
Çeviren
:
Murat T. Aslan
Kapak Türü
:
Karton
Kağıt Türü
:
2.Hamur
Dili
:
Türkçe
9789758618865
42604
https://www.benlikitap.com/urun/19-yuzyil-avrupali-aklin-sekulerlesmesi
19. Yüzyıl Avrupalı Aklın Sekülerleşmesi
12.75
İman, büyücüler, şeytan ve mucizeler tarafından doğrulanan dinsel gerçekleri, tarihsel olarak yargılamaya çalışmıyoruz. Rahiplerin, ermişlerin, papazların ya da ayinlerin halkla ne kadar barışık olduğunu tahmin etmeye de uğraşmıyoruz. Sadece kiliseye katılım ya da bağışta bulunanların sayısında bir azalma olup olmadığını ve bunun da insanların düşüncelerinde bir gelişmeye yol açıp açmadıklarını, Tanrıya inanmayı reddeden insanların sayısındaki artışın, insanların dine bakış açılarında önemli bir değişiklik yapıp yapmadıklarını, toplum için din kavramının artışının, din ve ahlak arasındaki ipleri koparıp koparmadığını soruyoruz. Bu derin konular hakkında sorular soran birisi de asırlar arasında kaybolabilir ve eğilimler, yürüyüşler, gelişmeler içinde boğulabilir. Ben bunu uzay ve zamanla sınırlıyorum. Dikkatinizi modern Avrupa'ya çekiyorum. Yüzyılın sonunda Friedrich Engels, İngiltere'nin saygıdeğer orta sınıfının din hakkındaki yargılarını aptalca buluyordu. Bu yaklaşımını, İngilizler dar kafalılıklarına son verene kadar sürdürdü. Sonuçta İngiltere de diğer uluslarla etkileşim içine girdi. Salata yağının keşfinin, din konusunda kıtalar arasındaki şüpheciliği hızla arttırdığını yazmıştır. Ruh ve madde arasındaki ilişkiye yeni bir bakış getiren Marksist öğreti, Batı Avrupa'ya özgürlüğün yollarını açmıştı. Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından yani 1859'da Türklerin Kökeni'nin yayınlanmasından, 1880'lere kadar, Fransa, Almanya ve İngiltere'de kiliseye gitme konusunda yapılan istatistikleri incelemek gerekmektedir.