Ailede Çocuğun Din Eğitimi
Açıklama
Hayatta birçok faaliyetin merkezini çocuklar teşkil etmektedir. Bir ana-baba çaba ve gayretlerini, bir öğretmen çalışmasını, bir devlet yaptığı plan ve programlarını hep geleceğe yönelik ümit ve beklentilerinin odak noktası olan çocuklarını hesap ederek düzenler. Bundan dolayı geçmişte de çok üzerinde durulan çocuğun eğitimi, günümüzde daha büyük bir anlam kazanmakta, ona yönelik ilgiler de çoğalmaktadır.
Özellikle son yıllarda konu ile ilgili çalışmalar ve görüntülü, sesli ve basılı yayınlarla ana-baba ve öğretmenlerin bilgilendirilmesi hedeflenmektedir. Fakat üzülerek görüyoruz ki, özellikle ülkemizde çocuk ile ilgili gelişim alanlarının tümü gündeme getirildiği halde, din duygusu ve eğitimi alanı pedagoglarımız tarafından ihmal edilmektedir. Dünyayı sadece maddî ihtiyaçlarla açıklayan ve dolayısıyla da eğitimi bundan ibaret sayan bu yaklaşımın eksik olduğu, hayatın bize öğrettiği gerçeklerden biridir. Eğitimin millî, mahallî ve bünyevî olma özellikleri de dikkate alınır ve insanımıza ulaşmanın en doğru yolunun onun değerler dünyasına girmek olduğu fikri de düşünülürse konu ile ilgili olarak büyük bir boşluğun ortaya çıktığı görülecektir. Kaynağında böyle bir değerlendirmenin bulunduğu bu çalışma, bu boşluğun bir bölümünü doldurmayı hedeflemekte, çocuğun eğitiminin temellerinin atıldığı aile ortamında onun dinî yönden nasıl eğitilmesi gerektiği hususunda ana-babalara yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Alt yapısını ise bir taraftan Kur ân ayetleri, diğer taraftan eğitim bilimlerinin verileri oluşturmaktadır.
Çalışmamızda, Kur ân dan kaynaklanan din eğitimi programının gene Kur ân ın belirlediği ilkeler çerçevesinde ve ondan çıkarılan yöntemlerle çocuk gelişim psikolojisinin verilerine uygun olarak aile içi eğitimde çocuğa nasıl kazandırılabileceği sorusuna cevap aramaya çalıştık. Böylece Kur ân ayetlerinin verdiği program, yöntem ve ilkelerle, psikolojinin verilerine göre ailede çocuğun din eğitiminin gerçekleştirilmesini konu alan bir çalışma ortaya çıktı.
Çalışmamızın birinci bölümünde din eğitiminin mâhiyeti ve ilkeleri kısaca ele alınmış, ikinci bölümde engeller tespit edilmiş, üçüncü bölümde yöntemler üzerinde durulmuş, dördüncü bölümde din ve ahlâk eğitimi programı verilmiştir. Beşinci bölümde aile hayatı, ailenin çocuğun eğitimindeki yeri ve önemi üzerinde durulmuş, altıncı bölümde gelişim psikolojisine göre ailede din eğitimi anlatılmış ve toplumsal hayatın çocuğun eğitimi üzerindeki etkisi ele alınmıştır.
Okuyucularımıza tavsiyemiz, kitabı okurken aktif olarak olaya iştirak etmeye çalışmalarıdır. Okurun aktif olması konu hakkında bilgi sahibi olması, kuralı kendi kendisine tartışması, onu kendisine, kültürel yapısına uygun hale getirip çocuğunun bireysel özelliklerini de dikkate alarak uygulamayı nasıl yapabileceğini düşünmesiyle gerçekleşir. Bunların gerçekleşmesi için de okurun sınırlayıcı örneklerle karşılaşmaması gerekir. Biz de bunu yaptık. Örnekleri okuyucu kendisi bulmalı ve kitapta söylenileni kendi hayatında örneklere kavuşturmalıdır. Başlangıçta zor gibi görünen bu çalışmanın giderek kolaylaştığı görülecektir. Okuyucunun eğitim dünyasına girmesi hususunda da bu yöntemin çok büyük yararı olduğunu düşünüyoruz. Bu yöntem onda giderek sezgi ve bilgileri geliştirecektir.
Çalışmamızın teorik bilgileri halinde kalmasını istemediğimizden, "Verilen bilgilerin ışığında uygulama nasıl yapılmalıdır?" sorusuna cevap arama ihtiyacını duyduk. Bu bilgileri bilmek başka, uygulamaya taşıyabilmek ise daha başka bir husustur. Çünkü teorik bilgi ile onun uygulaması arasında güçlükleri, farkları en fazla olan ilim dalı belki de eğitimdir. Hedefe ulaşma açısından bu durumun bilinmesi son derece önemlidir. Genellikle kuramsal bir yapısı olan çalışmamız, olgu ile olabildiğince birleştirilerek daha da açık hale getirilmiştir. Kuramsal yapı ile olgunun birleştirilmesi hiç bitmeyeceği için bir noktada işi bitirmek gerekmektedir. A.T. Jersild kuramsal bir yaklaşımın faydalı olabilmesi için şu şartları ileri sürer:
a-Bilinen etmenleri kapsayan ve belli bir sonucu ortaya çıkaran genel bir ilke ortaya koymalı. Dini belli bir biçimde algılamalı.
b-Doğruluğu sınanabilen bir varsayım (hipotez) kurabilmeli. Varsayımları kurarken daima uygulamayı göz önünde bulundurmalı.
c-Eski varsayımları eleştirerek yeni alanlar bulmak için hayal gücünü zorlamalı. Günün anlayışlarını öne çıkararak daha önceki yaklaşımları da eleştirerek ikisi arasında bir uzlaşma sağlamalı. Biz de bu hususlara dikkat etmeye çalıştık. Teorik yapının olgu ile birleştirilmesi hususunda, 23 yıllık öğretmenlik ve dört çocuk babası olma tecrübesi ile yetinmeyerek, muhtelif yaşlarda çocukları olan 30 kadar anne ve 10 kadar baba ile işbirliği yaparak değerlendirmelerde bulunduk. Onların eğitim hayatında ortaya çıkan tecrübeleri konuya daha bir açıklık getirdi. İlk baskıda olmayan bu çalışmanın sonuçlarını, bu baskıya ilave ettik.
Son olarak, çalışmanın her aşamasında ortaya çıkan maddi ve manevî güçlükleri büyük bir gönül hoşluğu ile karşılayan, Müslüman Türk kadınının yuvamızdaki temsilcisi eşim Fatma ya, eğitimle ilgili teorik bilginin olgu ile denenmesi hususunda bana bir nevi laboratuar görevi yapan kızlarım Zeynep Tuba ve Hale Hilal ile halen bu görevi yürüten oğullarım Melihcan Naci ve Semihcan Enis e bu çalışmayı ithaf etmek istiyorum. Allah tan onlar için sıhhatli bir ömür, salih bir ahlâkî hayat ve âhiret saadeti niyaz ediyor, çocuklarımızın tümünü vatanına, milletine nâfi , anasına babasına mutî , dînine, devletine hadim eylemesini diliyorum.
Gayret bizden, başarı Allah tandır.
Kitap Ayrıntıları
Stok Kodu
:
9789759494902
Boyut
:
135-195-0
Sayfa Sayısı
:
308
Basım Yeri
:
İstanbul
Basım Tarihi
:
1998-01-01
9789759494902
234775
https://www.benlikitap.com/urun/ailede-cocugun-din-egitimi
Ailede Çocuğun Din Eğitimi
13.00
Hayatta birçok faaliyetin merkezini çocuklar teşkil etmektedir. Bir ana-baba çaba ve gayretlerini, bir öğretmen çalışmasını, bir devlet yaptığı plan ve programlarını hep geleceğe yönelik ümit ve beklentilerinin odak noktası olan çocuklarını hesap ederek düzenler. Bundan dolayı geçmişte de çok üzerinde durulan çocuğun eğitimi, günümüzde daha büyük bir anlam kazanmakta, ona yönelik ilgiler de çoğalmaktadır.
Özellikle son yıllarda konu ile ilgili çalışmalar ve görüntülü, sesli ve basılı yayınlarla ana-baba ve öğretmenlerin bilgilendirilmesi hedeflenmektedir. Fakat üzülerek görüyoruz ki, özellikle ülkemizde çocuk ile ilgili gelişim alanlarının tümü gündeme getirildiği halde, din duygusu ve eğitimi alanı pedagoglarımız tarafından ihmal edilmektedir. Dünyayı sadece maddî ihtiyaçlarla açıklayan ve dolayısıyla da eğitimi bundan ibaret sayan bu yaklaşımın eksik olduğu, hayatın bize öğrettiği gerçeklerden biridir. Eğitimin millî, mahallî ve bünyevî olma özellikleri de dikkate alınır ve insanımıza ulaşmanın en doğru yolunun onun değerler dünyasına girmek olduğu fikri de düşünülürse konu ile ilgili olarak büyük bir boşluğun ortaya çıktığı görülecektir. Kaynağında böyle bir değerlendirmenin bulunduğu bu çalışma, bu boşluğun bir bölümünü doldurmayı hedeflemekte, çocuğun eğitiminin temellerinin atıldığı aile ortamında onun dinî yönden nasıl eğitilmesi gerektiği hususunda ana-babalara yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Alt yapısını ise bir taraftan Kur ân ayetleri, diğer taraftan eğitim bilimlerinin verileri oluşturmaktadır.
Çalışmamızda, Kur ân dan kaynaklanan din eğitimi programının gene Kur ân ın belirlediği ilkeler çerçevesinde ve ondan çıkarılan yöntemlerle çocuk gelişim psikolojisinin verilerine uygun olarak aile içi eğitimde çocuğa nasıl kazandırılabileceği sorusuna cevap aramaya çalıştık. Böylece Kur ân ayetlerinin verdiği program, yöntem ve ilkelerle, psikolojinin verilerine göre ailede çocuğun din eğitiminin gerçekleştirilmesini konu alan bir çalışma ortaya çıktı.
Çalışmamızın birinci bölümünde din eğitiminin mâhiyeti ve ilkeleri kısaca ele alınmış, ikinci bölümde engeller tespit edilmiş, üçüncü bölümde yöntemler üzerinde durulmuş, dördüncü bölümde din ve ahlâk eğitimi programı verilmiştir. Beşinci bölümde aile hayatı, ailenin çocuğun eğitimindeki yeri ve önemi üzerinde durulmuş, altıncı bölümde gelişim psikolojisine göre ailede din eğitimi anlatılmış ve toplumsal hayatın çocuğun eğitimi üzerindeki etkisi ele alınmıştır.
Okuyucularımıza tavsiyemiz, kitabı okurken aktif olarak olaya iştirak etmeye çalışmalarıdır. Okurun aktif olması konu hakkında bilgi sahibi olması, kuralı kendi kendisine tartışması, onu kendisine, kültürel yapısına uygun hale getirip çocuğunun bireysel özelliklerini de dikkate alarak uygulamayı nasıl yapabileceğini düşünmesiyle gerçekleşir. Bunların gerçekleşmesi için de okurun sınırlayıcı örneklerle karşılaşmaması gerekir. Biz de bunu yaptık. Örnekleri okuyucu kendisi bulmalı ve kitapta söylenileni kendi hayatında örneklere kavuşturmalıdır. Başlangıçta zor gibi görünen bu çalışmanın giderek kolaylaştığı görülecektir. Okuyucunun eğitim dünyasına girmesi hususunda da bu yöntemin çok büyük yararı olduğunu düşünüyoruz. Bu yöntem onda giderek sezgi ve bilgileri geliştirecektir.
Çalışmamızın teorik bilgileri halinde kalmasını istemediğimizden, "Verilen bilgilerin ışığında uygulama nasıl yapılmalıdır?" sorusuna cevap arama ihtiyacını duyduk. Bu bilgileri bilmek başka, uygulamaya taşıyabilmek ise daha başka bir husustur. Çünkü teorik bilgi ile onun uygulaması arasında güçlükleri, farkları en fazla olan ilim dalı belki de eğitimdir. Hedefe ulaşma açısından bu durumun bilinmesi son derece önemlidir. Genellikle kuramsal bir yapısı olan çalışmamız, olgu ile olabildiğince birleştirilerek daha da açık hale getirilmiştir. Kuramsal yapı ile olgunun birleştirilmesi hiç bitmeyeceği için bir noktada işi bitirmek gerekmektedir. A.T. Jersild kuramsal bir yaklaşımın faydalı olabilmesi için şu şartları ileri sürer:
a-Bilinen etmenleri kapsayan ve belli bir sonucu ortaya çıkaran genel bir ilke ortaya koymalı. Dini belli bir biçimde algılamalı.
b-Doğruluğu sınanabilen bir varsayım (hipotez) kurabilmeli. Varsayımları kurarken daima uygulamayı göz önünde bulundurmalı.
c-Eski varsayımları eleştirerek yeni alanlar bulmak için hayal gücünü zorlamalı. Günün anlayışlarını öne çıkararak daha önceki yaklaşımları da eleştirerek ikisi arasında bir uzlaşma sağlamalı. Biz de bu hususlara dikkat etmeye çalıştık. Teorik yapının olgu ile birleştirilmesi hususunda, 23 yıllık öğretmenlik ve dört çocuk babası olma tecrübesi ile yetinmeyerek, muhtelif yaşlarda çocukları olan 30 kadar anne ve 10 kadar baba ile işbirliği yaparak değerlendirmelerde bulunduk. Onların eğitim hayatında ortaya çıkan tecrübeleri konuya daha bir açıklık getirdi. İlk baskıda olmayan bu çalışmanın sonuçlarını, bu baskıya ilave ettik.
Son olarak, çalışmanın her aşamasında ortaya çıkan maddi ve manevî güçlükleri büyük bir gönül hoşluğu ile karşılayan, Müslüman Türk kadınının yuvamızdaki temsilcisi eşim Fatma ya, eğitimle ilgili teorik bilginin olgu ile denenmesi hususunda bana bir nevi laboratuar görevi yapan kızlarım Zeynep Tuba ve Hale Hilal ile halen bu görevi yürüten oğullarım Melihcan Naci ve Semihcan Enis e bu çalışmayı ithaf etmek istiyorum. Allah tan onlar için sıhhatli bir ömür, salih bir ahlâkî hayat ve âhiret saadeti niyaz ediyor, çocuklarımızın tümünü vatanına, milletine nâfi , anasına babasına mutî , dînine, devletine hadim eylemesini diliyorum.
Gayret bizden, başarı Allah tandır.